Editör

Tarih: 06.09.2025 13:27

Yön Çıkmazı

Facebook Twitter Linked-in

Merhabalar kıymetli okurum, umarım iyisindir. Bu yazımı okurken çözemediğin problemlerin, geleceğe dair kaygıların, yüreğinde kırgınlıkların, anlam veremediğin duyguların, arş-ü ala'ya değen sitemlerin, birkaç çuval dolusu pişmanlıkların, unutamadığın imkansız aşkın, kavgaların ve bolca keşkelerin var biliyorum. Endişe etme lütfen... Acıyı hissedebilmenin kıymetini hiç anlamamanı temenni ediyorum. Bu yazımda seninle dertleşmek istiyorum. Satır aralarından göreceğim dudağının büzülüşünü, kelimelerin arasından damlayacak göz yaşların ve kırık tebessümünü birlikte edeceğiz bu yazımda.

Hayatın mücadelelerden ibaret olduğunu düşünen 17 yaşında bir genç de olabilirsin, tek başına mücadeleden galip çıkan 45 yaşında bir anne de olabilirsin hatta mücadelenin varlığına inat hiçbir şey yapmayarak mücadele eden 25 yaşında erkek bir evlat da. Çocuğu manavdaki meyveleri görüp de canı çekmesin diye çocuğunun gözlerini kapatan bir baba da... Ben kim olduğunla değil ne hissettiğinle ilgileniyorum. Mutluluğu da hissetmelisin acıyı da zaman zaman cam fanusta aman kırılmasın diye sakladığın hevesini ve onun paramparça oluşunu da ama =D Ama... Acı duyabiliyorsan canlısın, başkasının acısını duyabiliyorsan insansın, demiş Tolstoy. Demek ki insan olmak öyle sanıldığı gibi basit değilmiş. Başkalarının acısını duymayı geçtik biz onlara acı olmaya yemin ettik adeta. İnsanın en büyük yarası insan... İnsanın insana şifa olduğu bir dünya diliyorum hepimize... Bu güzel dilekten sonra bize yara olan insanlara nasıl şifa olabiliriz onu bana öğreten birinden bahsedeceğim.

Geçenlerde bir kız çocuğuyla tanıştım. Renkli gözleri, sapsarı saçları ve muntazam bir gülüşü vardı. Gelecekte yaşayacaklarından haberdarmış gibi omuzları daha da dikleşmişti. Güçlü olmak zorunda bırakılacağına hiç kuşku etmiyordu sanki. Sevgi doluydu hatta o küçük yaşında insanları sevgisiyle yenmeye başlamıştı bile. 'Sevgisiyle' diyorum 'insanları'yeniyordu. Yıkılmayacağına emindi... Onun en iyi bildiği şeydi sevmek. Belki mahrum bırakıldığı ama kendine has bir itinayla oluşturduğu sevgiyle. Elbette sevgisi başına iş açacaktı ama yine de vazgeçemezdi sevmekten. Onun en büyük silahıydı sevmek çünkü varlığındaki en büyük lütuftu sevmek. O Yaradan'dan ötürü sevdi yaratılanı. Usulca ve derin bir samimiyetle sevdi. Sevgisiyle şifa oldu insanlara, insanoğlu çiğ süt emmiş muhterem pes edeyim de demedi.

Kız çocuğu büyüdü içindeki sevgi de onunla el ele  büyüdü ve içinden dolup taştı. Taştıkça çiçekler açtı baktığı her gözde. Taştıkça anlattı gülümseyişiyle yüzlerce çocuğa. Öğretti onlara da nasıl sevilir insan. Ben de o çocuklardan biriyim. Ve size en hakiki mücadelenin sevmek olduğunu hissettireceğim.

Nefreti barındıran yüreğin yönü fark etmeksizin belki de sadece sahibinedir zararı. Nefretin de sevgin de önce seni tanır. Kime hissettiğin değil senin hissettiğin mahveder seni hem de sinsice ve tıpkı kanser hücresi gibi içten içe öldürür seni. Sevdiğinden değil sevemediğinden yenilir insan.     

                                        

                                                                                                                                                                                                                  Sevgiyle kalın...


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —