Diyelim ki umut dolu bir güne uyanma hayaliyle uyudunuz. Sabah memleketin en sıcak fırınından bi ekmek alıp annenizin bakır sahanda kırdığı yumurta soğumadan ona yetişebilmenin mücadelesini verdiğinizi, gün içinde yüksek lisansa başlamanın kariyeriniz için belki de doğru bir karar olmadığını sorgulayıp pişmanlıkla mecburiyet arasında mekik dokuduğunuzu ,akşam eve gecikmeme sözüyle arkadaşlarınızla bir kahveye kırk yıl hatrı sığdırmaya çalıştığınızı sonra da en sevdiğiniz kitabı tekrar tekrar okuyup acaba bugün ne anlayacağım demeyi düşündüğünüzü, bu sefer okurken aşık olduğunuzu fark ettiğinizi bu aşkın da karşılıklı olduğunu istek listenizin başına da O'na kavuşmak olduğunu yazıp uyuduğunuz standart birgünü hayal edin. Bizim yarınımıza pek de uzak değil böyle günler. Sabah evimizde uyanmak, annemizi evde görebilmek, kahvaltı edebilmek, fırını sokağın köşesinde bulabilmek, dostlarımızın hayatta olduğunu bilirken keyif kahvesiyle önümüzdeki kırk yıla latife yapabilmek, aşık olmak hatta aşkımızla kavuşmayı hayal edebilmek...
Evet, şimdi hakikatlerden konuşalım. Kimse konuşmuyor diye değil, konuşanlar pes ettikleri için konuşalım. Lafı hiç dolandırmaya hacet yok!
Filistin'de soykırım var, Filistin'de zulüm var, Filistin'de açlık var, Filistin'de kan var, gözyaşları çaresizlikten kurumuş binlerce çift göz var, feryat eden anaların kefenli yavruları var, hem öksüz hem yetim kalan çocukların korkusu var. Bir ekmek için onlarca kilometre yalın ayak yürüyüp yine de aç ölen çocuklar var.
Duygusallaşıp ağlayın diye yazmıyorum, elinizden geleni ardınıza koymayın diye yazıyorum. Filistin'de ne var dedik şimdi de ne yok onu konuşalım.
Filistin'de umut yok, hayal yok, uyku yok, evlerin çatıları yok, evlatların yanında anneleri yok, can güvenliği yok, güneşli günler yok, huzur yok, sağlık yok, gelecek yok, yarınlar yok, hayaller yok belki siz bu yazıyı okurken nefes alan çocuk şimdi yok.
Biz bu hikayenin neresindeyiz? Tribünde maçın bitmesini bekleyen taraftar mıyız? Elimizde mısır patlatmasıyla dram filmi izleyen seyirciler miyiz? Üstün yetenekli siyasetçiler miyiz? Dünyanın dengesini vicdan terazisinin önüne koyan bilir kişiler miyiz?
Yoksa biz Filistin'de zulüm yeşerirken gökteki su dolu bulutlar mıyız? Bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyen sosyopatlar mıyız? Söyleyin lütfen! Bizler haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanlar mıyız? Bizler vicdansız mıyız?
Öyleyiz! Biz gülüp eğlenirken, hayallerimize koşar adımlarla ilerlerken, bir şeylere kavuşurken onların hayatları, nefesleri, hayalleri yarım kavuşmaları da mahşere kaldı...