Editör

Tarih: 30.09.2025 08:19

DİN VE AHLAK

Facebook Twitter Linked-in

Ahlak ve din, insanın iç dünyasını biçimlendiren iki temel unsur. Ahlak; insanın vicdanında doğru ile yanlış arasındaki ikilemden kurtulması ve iyi bir insan olmasını sağlayan bir pusula gibidir.
Din, bu pusulaya yön veren, anlam ve kök sağlayan bir kaynaktır. İnsanlar, ahlakın dinden bağımsız var olabileceğini, bazen de ahlakın yalnızca dinin içinde doğduğunu savunuyor. Fakat Ahlak ve din, birbirini tamamlayan iki kavram olduğu su götürmez bir gerçektir.

Din; hayatın geçici olmadığını, yaptığımız her davranışın bir karşılığı olduğunu hatırlatır. Bu bilinç, ahlakımızı daha sağlam temeller üzerine oturtur. İnsanlara karşı dürüst olmak, kul hakkına girmemek, merhametli davranmak, sadece toplumsal huzur için değil; aynı zamanda inancımızın gereği olarak benliğimizde kök salan değerlerdir. Ama öte yandan, bir dine inanmayanların da ahlaklı olabileceğini de bilmek gerekir. Ahlak, insanın kalbine yazılmış bir yasa gibidir. İnsanın özünden gelen, vicdanının sesiyle yükselen bir rehberdir.

Asıl mesele, ahlak ile dinin çatışmaması gerektiğidir. Dinin emrettikleriyle ahlakın işaret ettikleri birbirine zıt düştüğünde, orada zaten bir yanlış yorum ya da sapma olduğunu düşünmeliyiz. Gerçek din, insanı adaletli olmaya, iyiliği yaymaya, kötülükten uzak durmaya çağırır. Gerçek ahlak da aynı şeyi söyler. O yüzden, din bizlere ahlakın ilahî bir boyutunu gösterir, ahlak ise dinin günlük hayattaki yansımasını hissettirir.

İnsan ne kadar bilgi sahibi olursa olsun, ahlaktan ve dinden uzaksa eksik kalır. Bilgi tek başına insanı iyi yapmaz, bilginin yanında vicdan, merhamet, sorumluluk gerekir. İşte ahlak ve din tam burada birleşir. Bizi biz yapan, davranışlarımızı yönlendiren, hayatımıza anlam veren bu iki unsurun uyumudur.

Toplumsal yaşamda herkesin birbirine karşı sorumlulukları vardır. Bu sorumluluklar çoğu kez dini öğretilerde de vurgulanır: dürüstlük, adalet, merhamet, paylaşma, kul hakkına riayet etme… Fakat dinin ötesinde de, ahlaki bilinç insanı yönlendirebilir. Mesela bir insanın yalan söylememesi sadece dini inancı sebebiyle değil, aynı zamanda vicdanının “Yanlış' demesiyle de mümkündür. İşte tam bu noktada, ahlakın toplumsal yönü devreye girer. Bir toplumda bireylerin büyük çoğunluğu ortak ahlaki değerleri içselleştirdiğinde, o toplum daha huzurlu, daha güvenli bir yaşam alanına dönüşür.

Toplumsal ahlak, dinin ışığında daha da güçlenir, din de ahlaka tutunarak hayata sirayet eder. İkisinin ortak buluşma noktası ise insana ve topluma huzur getirmektir. Gerçek dindarlık, ahlakla desteklenmiş bir yaşam biçimidir, gerçek ahlak da dinin özündeki adalet, merhamet ve doğrulukla anlam bulur.

Sonuçta insan ahlakı dinden, dini de ahlaktan ayrı düşünmemelidir. İkisinin de insana kattığı değer, insan olarak ayakta kalmamızı sağlar. Toplumun huzuru, insanların birbirine güveni, hatta bireysel mutluluğumuz bile bu birlikteliğe bağlıdır. Kendi adıma, ahlak ile dini yan yana koyduğumda, içimde daha sağlam bir inanç, daha huzurlu bir vicdan ve daha tutarlı bir yaşam buluyorum.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —