Editör

Tarih: 08.10.2025 14:35

BİR ÜLKENİN GERİLEME SEBEPLERİ

Facebook Twitter Linked-in

Tarih, imparatorlukların yükselişini ve çöküşünü, sadece geçmişin hikâyesi olarak değil; bugünün toplumlarına bir uyarı olarak da sunar. Bir ülkenin gerilemesi tek bir faktörle açıklanamaz. Siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel ve ahlaki sebeplerin iç içe geçtiği çok boyutlu bir süreçtir. İbn Haldun’un “Mukaddime” adlı eserinde belirttiği gibi: 'Devletler de insanlar gibi doğar, gelişir ve sonunda çözülürler.'

Siyasi istikrarsızlık, devletlerin çözülme sürecinde en belirgin göstergedir. Liyakat sisteminin terk edilmesi, adalet mekanizmasının zayıflaması ve kurumların yozlaşması, toplumun devlete olan güvenini aşındırır. Roma İmparatorluğu’nun son dönemindeki saray entrikaları ve Osmanlı İmparatorluğu’nda tımar sisteminin bozulması, bu sürecin örnekleridir. Toynbee (1946), medeniyetlerin çöküşünün çoğu zaman dış saldırılardan değil, iç yönetim zafiyetlerinden kaynaklandığını vurgular.

Ekonomik bağımlılık, üretimden uzaklaşma ve gelir adaletsizliği, ülkelerin gerilemesinde belirleyici bir rol oynar. Osmanlı’nın kapitülasyonlarla yabancı devletlere bağımlı hale gelmesi, Sovyetler Birliği’nde planlı ekonominin verimsizliği bu duruma örnektir. Spengler (1918), ekonomik güç kaybının, medeniyetlerin: “Yaşlılık dönemine” girdiğini gösteren bir işaret olduğunu belirtir.

Toplumların dinamizmi, bilim, sanat ve eğitim hayatındaki canlılıkla doğru orantılıdır. Eğitimde eleştirel düşüncenin yerine ezberin hâkim olması, toplumsal ilerlemeyi engeller. Roma’da lüks ve sefahatin yaygınlaşması, Osmanlı’da bilim ve teknolojide Batı’nın gerisinde kalınması, Sovyetler’de bireysel özgürlüğün bastırılması, kültürel çözülmeyi hızlandırmıştır. İbn Haldun’a göre: 'Bir topluluk “asabiyetini”, yani dayanışma ruhunu kaybettiğinde, siyasi yapısı da hızla çöker.'

Toplumsal ahlakın zayıflaması, ülkelerin gerilemesinin en köklü sebeplerindendir. Yolsuzluğun ve rüşvetin sıradanlaşması, çıkarcılığın yüceltilmesi, toplumda güveni yok eder. Milletlerin gerçek gücü, askeri kudretlerinde değil; adalet, dürüstlük ve liyakat gibi değerlerde saklıdır. Toynbee, çöküşün başlangıcını: “Yaratıcı azınlıkların yozlaşması” ile açıklar. Yani toplumun önder kadrosu yozlaştığında, geniş kitleler de çözülmeye sürüklenir.

Bir ülkenin gerilemesi çok boyutlu bir süreçtir ve bu sürecin temelinde siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel ve ahlaki faktörler yer alır. Roma’dan Osmanlı’ya, Sovyetler Birliği’nden modern devletlere kadar uzanan örnekler, çöküşün en büyük sebebinin dış düşmanlar değil, iç çözülme olduğunu göstermektedir. Tarih, bu yönüyle sadece geçmişi değil, geleceği de aydınlatan bir rehberdir. Spengler’in belirttiği gibi: Medeniyetler birer canlı organizma gibidir; doğar, gelişir, yaşlanır ve ölür.' Ancak İbn Haldun’un vurguladığı üzere: 'Ders almak ve tedbir almak, bu döngüyü geciktirmenin veya değiştirebilmenin tek yoludur.'

Kaynakça:

İbn Haldun. (1377/2004). Mukaddime. Çev. Zakir Kadiri Ugan. İstanbul: Dergâh Yayınları.

Spengler, O. (1918). Der Untergang des Abendlandes. München: C.H. Beck.

Toynbee, A. J. (1946). A Study of History. London: Oxford University Press.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —