30 Ağustos: Bir Milletin Yeniden Doğuşu

30 Ağustos: Bir Milletin Yeniden Doğuşu

Editör

26.08.2025 17:06:12

Tarih: 26.08.2025 17:06

Her yıl 30 Ağustos geldiğinde, yüreğimde derin bir gurur ve aynı zamanda tarifsiz bir minnet duygusu beliriyor. Çünkü bu tarih, yalnızca bir zaferin değil; aynı zamanda yok sayılmaya çalışılan bir milletin, küllerinden yeniden doğuşunun simgesidir. 30 Ağustos Zafer Bayramı, bize hem geçmişimizi hatırlatır hem de geleceğe dair sorumluluklarımızı hatırlatır.

Türk milleti, yüzyıllar boyunca nice savaşlar görmüş, nice zorluklarla karşılaşmıştır. Fakat 1919’da başlatılan Kurtuluş Savaşı, sadece bir askeri mücadele değil; aynı zamanda bağımsızlığa olan inancın, özgür yaşama kararlılığının adı olmuştur. 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da zaferle sonuçlandığında, aslında yalnızca bir savaş kazanılmamış; Türk milletinin makûs talihi de değiştirilmiştir.

Ben, bugünün gençleri ve vatandaşları olarak bu günü sadece bir tatil ya da resmi tören olarak görmüyorum. Aksine, 30 Ağustos bana, imkânsız görünen şartlar altında bile inanmış bir milletin neler başarabileceğini hatırlatıyor. Yoksulluğun, yokluğun, hatta işgalin gölgesinde bile milli iradenin gücüyle ayağa kalkabilen bir milletin evladı olmak, bana gurur veriyor.

Unutmamamız gereken bir gerçek var: 30 Ağustos, sadece askeri bir dehanın zaferi değildir. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, köylüsünden öğretmenine, kadınından çocuğuna kadar herkesin katıldığı büyük bir direnişin zaferidir. Kadınlarımız cephane taşımış, gençler cepheye koşmuş, milletin her ferdi bu mücadeleye omuz vermiştir. İşte bu yüzden 30 Ağustos, bir ulusal dayanışmanın en büyük örneği olarak tarihimize kazınmıştır.

Bugün bizler özgürce konuşabiliyorsak, bağımsız bir bayrağın gölgesinde yaşıyorsak, bunu o günün kahramanlarına borçluyuz. Fakat zaferin bize yüklediği bir sorumluluk da var. O sorumluluk, bu bağımsızlığı sonsuza kadar korumak ve gelecek nesillere aynı kararlılıkla devretmektir.

Her 30 Ağustos’ta içimden şu soruyu sorarım: “Biz, onların emanetine ne kadar sahip çıkabiliyoruz?” Ekonomiden eğitime, adaletten toplumsal huzura kadar pek çok alanda atacağımız her adımda, aslında bu sorunun cevabını veriyoruz. Çünkü bağımsızlık yalnızca düşmanı topraklardan kovmakla kazanılmaz; aynı zamanda kendi ayaklarımız üzerinde durabilmek, kendi kararlarımızı özgürce alabilmekle korunur.

Atatürk’ün “Zafer, ‘Zafer benimdir’ diyebilenindir” sözü bugün de yolumuzu aydınlatıyor. Çünkü zafer, sadece geçmişin değil, bugünün ve yarının da kavgasıdır. Bilimde, teknolojide, sanatta, ekonomide elde edeceğimiz başarılar, aslında bu zaferin devamıdır. Eğer biz, gençlerimize güçlü bir eğitim, özgür bir düşünce ortamı ve sağlam bir gelecek bırakabilirsek, işte o zaman 30 Ağustos’un ruhunu gerçek anlamda yaşatmış oluruz.

Bugün meydanlarda kutladığımız Zafer Bayramı, aynı zamanda bir uyarıdır: Eğer milli birlik ve beraberliğimizi kaybedersek, tarih tekerrür edebilir. Ama biz bir olursak, tıpkı 30 Ağustos’ta olduğu gibi, hiçbir güç bizi yenemez.

30 Ağustos Zafer Bayramı, bana göre sadece bir takvim günü değil; aynı zamanda her birimizin kalbinde yaşatması gereken bir ruhun adı. O ruh, özgürlüğün, bağımsızlığın ve vatan sevgisinin ruhudur. Biz bu ruhu kaybetmediğimiz sürece, bu millet her zaman dimdik ayakta kalacaktır.

Bugün, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, bu toprakları bize vatan kılan tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle, minnetle anıyorum. 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.

Kalın sağlıcakla..



Editör


30 Ağustos: Bir Milletin Yeniden Doğuşu

30 Ağustos: Bir Milletin Yeniden Doğuşu


Her yıl 30 Ağustos geldiğinde, yüreğimde derin bir gurur ve aynı zamanda tarifsiz bir minnet duygusu beliriyor. Çünkü bu tarih, yalnızca bir zaferin değil; aynı zamanda yok sayılmaya çalışılan bir milletin, küllerinden yeniden doğuşunun simgesidir. 30 Ağustos Zafer Bayramı, bize hem geçmişimizi hatırlatır hem de geleceğe dair sorumluluklarımızı hatırlatır.

Türk milleti, yüzyıllar boyunca nice savaşlar görmüş, nice zorluklarla karşılaşmıştır. Fakat 1919’da başlatılan Kurtuluş Savaşı, sadece bir askeri mücadele değil; aynı zamanda bağımsızlığa olan inancın, özgür yaşama kararlılığının adı olmuştur. 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da zaferle sonuçlandığında, aslında yalnızca bir savaş kazanılmamış; Türk milletinin makûs talihi de değiştirilmiştir.

Ben, bugünün gençleri ve vatandaşları olarak bu günü sadece bir tatil ya da resmi tören olarak görmüyorum. Aksine, 30 Ağustos bana, imkânsız görünen şartlar altında bile inanmış bir milletin neler başarabileceğini hatırlatıyor. Yoksulluğun, yokluğun, hatta işgalin gölgesinde bile milli iradenin gücüyle ayağa kalkabilen bir milletin evladı olmak, bana gurur veriyor.

Unutmamamız gereken bir gerçek var: 30 Ağustos, sadece askeri bir dehanın zaferi değildir. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, köylüsünden öğretmenine, kadınından çocuğuna kadar herkesin katıldığı büyük bir direnişin zaferidir. Kadınlarımız cephane taşımış, gençler cepheye koşmuş, milletin her ferdi bu mücadeleye omuz vermiştir. İşte bu yüzden 30 Ağustos, bir ulusal dayanışmanın en büyük örneği olarak tarihimize kazınmıştır.

Bugün bizler özgürce konuşabiliyorsak, bağımsız bir bayrağın gölgesinde yaşıyorsak, bunu o günün kahramanlarına borçluyuz. Fakat zaferin bize yüklediği bir sorumluluk da var. O sorumluluk, bu bağımsızlığı sonsuza kadar korumak ve gelecek nesillere aynı kararlılıkla devretmektir.

Her 30 Ağustos’ta içimden şu soruyu sorarım: “Biz, onların emanetine ne kadar sahip çıkabiliyoruz?” Ekonomiden eğitime, adaletten toplumsal huzura kadar pek çok alanda atacağımız her adımda, aslında bu sorunun cevabını veriyoruz. Çünkü bağımsızlık yalnızca düşmanı topraklardan kovmakla kazanılmaz; aynı zamanda kendi ayaklarımız üzerinde durabilmek, kendi kararlarımızı özgürce alabilmekle korunur.

Atatürk’ün “Zafer, ‘Zafer benimdir’ diyebilenindir” sözü bugün de yolumuzu aydınlatıyor. Çünkü zafer, sadece geçmişin değil, bugünün ve yarının da kavgasıdır. Bilimde, teknolojide, sanatta, ekonomide elde edeceğimiz başarılar, aslında bu zaferin devamıdır. Eğer biz, gençlerimize güçlü bir eğitim, özgür bir düşünce ortamı ve sağlam bir gelecek bırakabilirsek, işte o zaman 30 Ağustos’un ruhunu gerçek anlamda yaşatmış oluruz.

Bugün meydanlarda kutladığımız Zafer Bayramı, aynı zamanda bir uyarıdır: Eğer milli birlik ve beraberliğimizi kaybedersek, tarih tekerrür edebilir. Ama biz bir olursak, tıpkı 30 Ağustos’ta olduğu gibi, hiçbir güç bizi yenemez.

30 Ağustos Zafer Bayramı, bana göre sadece bir takvim günü değil; aynı zamanda her birimizin kalbinde yaşatması gereken bir ruhun adı. O ruh, özgürlüğün, bağımsızlığın ve vatan sevgisinin ruhudur. Biz bu ruhu kaybetmediğimiz sürece, bu millet her zaman dimdik ayakta kalacaktır.

Bugün, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, bu toprakları bize vatan kılan tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle, minnetle anıyorum. 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.

Kalın sağlıcakla..

  • BIST 100

    14199,48%0,12
  • DOLAR

    42,80% 0,19
  • EURO

    50,22% 0,07
  • GRAM ALTIN

    5961,58% 0,11
  • Ç. ALTIN

    9632,85% 0,24
  • Cuma 12.7 ° / 3.5 ° Güneşli
  • Cumartesi 12.9 ° / 9.4 ° false
  • Pazar 14.1 ° / 10.5 ° false

İstanbul

19.12.2025

  • İMSAK 06:45
  • GÜNEŞ 08:17
  • ÖĞLE 13:06
  • İKİNDİ 15:24
  • AKŞAM 17:45
  • YATSI 19:12