Türkiye'de antidepresan kullanımı son 10 yılda neredeyse iki katına çıktı. İstinye Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu, kullanım artışının toplumun kolektif olarak yaşadığı zorlanmayı yansıttığını söyledi. Reçetelerin yüzde 70'i kadınlara yazılıyor.
Antidepresan kullanımında büyük artış
Türkiye'de son 10 yılda antidepresan kullanımı dikkat çekici şekilde arttı. 2010'ların başında her 100 kişiden yaklaşık 3'ü düzenli antidepresan kullanırken, bugün bu oran 6'ya yaklaştı. İstinye Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu, "Pandemiyle birlikte artış daha da hızlandı. 2020 sonrası sadece iki yıl içinde piyasaya sürülen antidepresan miktarında yaklaşık 10 milyon kutuluk bir artış yaşandı" dedi.
Şalcıoğlu, bu verilerin toplumda ruh sağlığı sorunlarının yanı sıra sosyal koşullar ve sağlık hizmetlerine erişimdeki farklılıkları da ortaya koyduğunu ifade etti.
Kadınlar antidepresan kullanımında önde
Antidepresan kullananların yüzde 70'inin kadın olduğunu belirten Prof. Dr. Şalcıoğlu, "Reçetelerin yaklaşık yüzde 70'i kadınlara yazılıyor. Yani antidepresan kullanan her 10 kişiden 7'si kadın. Bu fark, kadınların daha fazla ruhsal sorun geliştirmesinden mi yoksa tedaviye daha açık olmalarından mı kaynaklanıyor, bu hâlâ tartışmalı bir konu" dedi.
Kullanım oranlarının özellikle 35 yaş üstü bireylerde arttığını kaydeden Şalcıoğlu, 36–50 yaş aralığındaki kişilerin başı çektiğini, ancak son yıllarda gençler arasında da artış gözlendiğini söyledi. Büyükşehirlerde yaşam zorluklarının etkisiyle antidepresan kullanım oranlarının daha yüksek olduğuna dikkat çekti.
Reçetesiz ilaçlara erişim riski artırıyor
Prof. Dr. Şalcıoğlu, antidepresan kullanımındaki artışın nedenlerini şöyle açıkladı:
"Pandemi sonrası ekonomik kriz, işsizlik, belirsizlik, göç ve doğal afetler gibi faktörler kaygı, umutsuzluk ve depresyonu artırdı. Ayrıca polikliniklerde muayene sürelerinin kısa olması nedeniyle ilaç reçete etmek en hızlı çözüm haline geldi. Terapiye erişim zorlaştıkça insanlar sadece reçeteye yöneliyor."
Reçetesiz ilaç temininin de yaygınlaştığını belirten Şalcıoğlu, kendi kendine ilaç kullanımının artış gösterdiğini ve bunun resmi verilerin ötesinde bir tabloyu işaret ettiğini söyledi. "İlaç tedavisi bazı durumlarda faydalı olabilir, ancak psikoterapi gibi bilimsel temelli yaklaşımlar daha kalıcı çözümler sunuyor" dedi.
Türkiye, Avrupa'nın gerisinde ama tablo düşündürücü
OECD verilerine göre Türkiye, antidepresan kullanımı açısından üye ülkeler arasında en düşük oranlardan birine sahip. Ancak Prof. Dr. Şalcıoğlu'na göre bu durum toplumun daha sağlıklı olduğu anlamına gelmiyor:
"Batı ülkelerinde psikoterapiye erişim daha yaygın olduğu için insanlar yalnızca ilaca yönelmiyor. Türkiye'deki düşük oranlar, psikiyatrik ve psikoterapi hizmetlerine erişimin kısıtlı olduğuna da işaret ediyor."
"Toplumun kolektif zorlanmasının yansıması"
Pandemiyle birlikte kişi başına düşen antidepresan tüketiminin sadece iki yıl içinde yüzde 25 arttığını belirten Prof. Dr. Şalcıoğlu, "Aynı dönemde psikiyatri reçetelerinde azalma görüldü. Bu da birçok kişinin doktora başvurmadan ilaç kullanmaya yöneldiğini gösteriyor" dedi.
Şalcıoğlu, pandemi sürecinde yalnızlık, hastalık korkusu, ekonomik sıkıntılar ve sosyal destek kaybının antidepresan kullanımını tetiklediğini belirterek, "Bu artış, toplumun kolektif olarak yaşadığı zorlanmayı yansıtıyor" ifadelerini kullandı.
Haber Merkezi